Ordu Üniversitesi Meslek Yüksekokulu'nda 22 Mart 2010 Pazartesi günü Saat 14:00'de "Nevruz Kutlamaları" çerçevesinde panel gerçekleştirildi. Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Ergin AYAN, Yrd. Doç. Dr. Fatih ÜNAL ile Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. İsmail DOĞAN ve Yrd. Doç. Dr. Necip Fazıl DURU'nun konuşmacı olarak katıldıkları panel; Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nce düzenlenen "Türk Kimdir" adlı film gösterisi ile başladı.

Açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. İsmail DOĞAN; tarih boyunca kullanılan takvimlere değinerek "bazı takvimler güneşin, bazı takvimler ayın, bazı takvimlerde her ikisinin hareketlerini esas alır. Türk'lerin kullandığı takvim ise gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerini baz alır" dedi. "Türk takviminde artık yıl ve saat yoktur. Bunun sebebi ise sadece güneşi esas almamızdır" diyen Doç. Dr. DOĞAN; "Sultan Nevruz olarak adlandırılan günde sözlü geleneğe göre bir çok olay olmuştur" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü. "Tanrı nın dünyayı yarattığı gün, Hz. Ali'nin doğduğu gün, Hz. Muhammed'in yerine Hz. Ali'yi Gadir-hum'da atadığı gün, baharın başladığı gün. Nevruz'da ateşin mikrop barındırmadığı düşüncesi ile yakılan ateş üzerinden üç kez atlanırsa ruhun arınacağına inanılıyor. Tanrı'ya kurbanlar kesilmiş, ruh ve beden arınmış olarak Nevruz'la yeni yıla başlanıyor."
Doç. Dr. Ergin AYAN ise yaptığı konuşmada; "Nevruz Bayramı menşei milattan öncelere uzanan çok eski tarihlerden beri bilinmektedir. Bunun sosyo kültürel bir tahlili henüz tam anlamı ile yapılmamıştır" dedi.Her milletin kendisine göre bir takım rivayetlere sahip olduğunu belirten Doç. Dr. AYAN; "söz konusu bu rivayetler tarihçi ve sosyologları Nevruz konusunda bir takım değişik yaklaşım ve yorumlara sürüklemektedir" diyerek konunun incelendiğine dikkat çekti. "Eski Türkler'de Hunlar'dan itibaren ilkbahar ve güz aylarında bayramlar ayin şeklinde kutlanırdı. Eski Türk İmparatorluk'ları devrinde ayinler devletin resmi dini bayramları sayılırdı" şeklinde sürdürdüğü konuşmasında bu sonuca eski Çin kaynaklarından ulaşıldığına değindi.
Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih ÜNAL ise konuşmacı olarak katıldığı panelde "Kazak Türk'lerinde Nevruz" u anlattı."Türklerde Nevruz aslında tek kelime ile bahar bayramıdır. Halkın yaşam biçimiyle, hayvancılık, tarım yani tabiatın ta kendisi ile doğrudan ilgili olduğu için bütünüyle bir halk bayramıdır" dedi. Kazak Türkleri için baharın gelişinin ise tam anlamı ile diriliş olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Fatih ÜNAL, " uzun ve çetin kış şartlarından sonra bahara ulaşabilmek büyük bir mutluluktur. Yaylalara göç vaktinin geldiğine işarettir. Kışlakların ağır, kapalı, tembel, adeta ölü ortamından çıkıp, havası, suyu temiz, bereketli yaylalara çıkmanın, hürriyete koşmanın ruhlarında oluşturduğu sonsuz bir mutluluktur" dedi.
Panele konuşması ile katılan son panelist Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Necip Fazıl DURU ise Kosova Türkleri'nin baharı nasıl karşıladıklarını anlattı. "Kosova'da maharetli kadınlar evlerde temizlik yaparlar. Hıdırellez'de evlerde badana yapılır. Eğer badanalanmazsa Hızır'ın o eve uğramayacağına inanılır." Kosova Türklerinin baharı karşılarken Hıdrellez'de sergiledikleri adet ve geleneklere de değinen Yrd. Doç. Dr. DURU; Nevruz Kutlamaları'nda ateşin önemini şu sözleri ile belirtti. "Ateş kutsaldır. Güneşin yeryüzündeki temsilcisidir. Bu nedenle ateş yakılır, üzerinden atlanır."
Panelin sonunda bir konuşma yapan Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemil YAPAR" Nevruz hepimizin bayramıdır. Bu çerçevede panelistlerimiz bizlere Nevruz'la ilgili önemli bilgiler verdiler. Ordu Üniversitesi kendi yağı ile kavrulacak güce ulaşmıştır." diyerek, konuşmacılara plaket takdim etti.

 
|